31 Ekim 2011 Pazartesi

63/ Hatunlar ve Çelebi Baba

Sonra Çelebi Babaya dedim ki; Oyalanmasak Todori'nin meyhanesinde, Bursa'ya kervan gider, iki kişilik yer ayırttım, kervanda hatunlar da var. Zaten benim de bu akşam içesim yok, ne duruyoruz, dedi ve kendimizi Bursa yolunda bulduk. Yanımıza mesir macunu alsaydık dedi Çelebi, güldü.
Boşa düştük amk, hatunlar meğer İsfahan Kervanı ile 5 saat evvel düşmüşler yola. İsfahan da güzeldir, koştursak yetişir miyiz dedi, kederliydi.
çok sinirlendi bizim Çelebi, hay külahına tüküreyim ben Todori'nin yerine dönüyorum, dedi, atını çevirdi. Sövüyordu... Çelebi'm yolda bakarız kısmetimize, sinirlenme, keşke yemeseydin o kadar macun diye seslendim. Bana da sövdü. Yaşlandıkça ağzı bozuluyordu.
Bu kısmetle bize hancının hatunu değil kendisi musallat olur bre, diye gürledi, dönenin amk. İndik meyhaneye, sabaha kadar içti. Sızdı...
Çelebi'yi evine bırakayım lakin bir kavanoz macunu da indirmişti gövdeye, sarhoş ama bu haliyle de tehlike arz ediyor, dedim kendi kendime. Korkmadım değil, zıldım meyhanenin arka kapısından soluğu Hürmüz'ün konağında aldım. Ne geceydi ama...
Sabah Çelebi baba, Hürmüz'ün analığı ile ballı kaymaklı kahvaltıdaydı. Pişti olmuştum. Güldü, bensiz iş çevirmek ha, dedi... Mahcup oldum. Otur yiğidim dedi, gücünü topla, gidecek yolumuz var. Beni affet Çelebi Baba dedim, uğrayacak yerler var, senle buluşuruz bir yerde... Sigarasını yakarken baktı, habersiz koma dedi. Eyvallah Çelebim dedim. Ben çıkarken Hürmüz kapıda ağlıyordu...

62/ Çelebi

Ben gezdim Evliya Çelebi yazdı. İnanmazsınız buna da tabi! Anlatırım...
(oğlum siz bi susun ya... hay a:(
Oradan t.şak geçiyorlar benle, yok Hacivat Çelebi diye!
Hezarfen Çelebi de değil! Uçtu o! He amk, kafayı dumanlayıp da uçtu, mevzuya bak...

"Şefaat" dileyecekken bir ağustos gecesinde, şarabı çok kaçırmış olup serhoş bir kafayla dolanırken rüya aleminde "seyahat" dileyince, başladı böylece piyadece serseri bir seyahat "abd-i hakir Evliya-yi fakir" namıyla Çelebi Evliya muhterem ve diğer fakir ben, seyyah-ı alem...
Çelebi Baba, hazır seyahati dileyip almışken bir sürçi lisanla da olsa düşelim yollara bre dedim. Hadi Todori'nin meyhanesine gidelim dedi...

61/ Pamuk Prenses

Pamuk Prenses hakkaten iyi kızdı.
Onu orospu analığının elinden ben kurtardıydım.
Beni filmde Hüseyin Baradan  canlandırmıştı.
Ama 7 cüceler kızcağızı taciz etmişlerdi.
Gittim alayını tokatladım.
Bir daha insan içine çıkamadılar.
Soktuğumun sapkın badileri...

60/ Rapunzel

Rapunzel azgının tekiydi, önüne gelene verirdi.
Babası ailecek daha çok rezil olmamak için onu kuleye kapatmıştı.
Saçlarını uzatıp kulede işine öyle devam etti, tüm kasabaya verdi.
Ben hariç...

59/ Baudolino

O zaman al benden de bir hikaye sana dedim. Masa anında sus oldu. Millet ağzıma bakıyor ne anlatacağım diye. Bir kadeh şarap istedim, bir Gitan yaktım. dumanı savururken masayı şöyle bir süzüdüm, evet masa beni dinlemeye hazırdı.
Onlara İmparator Friedrich Barbarossa'yla geçen maceralarımı anlattım. İmparatoru nasıl kafaladığımı, bir lisan dehası olduğumu, Rahip Johannes'i, kudas kasesini, 3.Haçlı seferini, garip yaratıkları, Niketas'ı anlattım, İstanbul'un Konstantinopolis günlerini... Tarihin beni bir büyük yalancı olarak kaydettiğini anlatmadım, yakışık almazdı. Bayıldılar hikayeme. U.Eco, büyüksün üstat dedi, saygıyla evet, saygıyla eğiliyorum önünde dedi. Güzel bir geceydi. (Bir de o Sophia biraz kıl bakımı yaptırsaymış yani.) 
Yıllar sonra U.Eco'nun bir kitabını gördüm. Hatta Milano'da imza günü vardı. Benim anlattıklarımı roman yapmış. Baudolino!
Girdim imza sırasına, uzattım kitabı, kim diye baktı, göz göze geldik, bakışları dondu, ayağa kalktı, bir mahcubiyet, abi dedi. Mesele değil yiğidim, dedim, iyi anlatmış ol yeter. Abi kırışırız telifi dedi. Dert etme, hallederiz dedim omuzuna dokunup.
Herif telife de yattı. Telefonlarıma da çıkmıyor. Hani bu ara sıkışığım da... yani... böylece gitti güzelim hikaye.. soktuğumun Umberto'su...

58/ Laf Lafı

"Hayır, bu kez laf g.tü açmadı amk. Aklınız fikriniz babatorikte. Gayet entellektüel bir ortam. Bekleyin size Silvia (Emanuella) maceralarımı anlatacağım 31ciler..."
Ne diyordum, ulan dağıldı yine mevzu.... neyse...
Baktım Eco bir şeyler anlatıyor, hikayeler filan, dinledim. Uzatmadı mevzuyu tadında bıraktı anlattıklarını, iyi bir şeydi bu.

57/ Martin

Üstat dedi U. Eco, senle daha önce de oturduk, Floransa'da, yanında Martin Mistére vardı, Java kapıda duruyordu. Bir hadiseyi konuşuyordunuz, Kara Adamları galiba, hatırladım dedim, benim de bir mevzum olmuştu onlarla, tehlikeli heriflerdi soktuklarım. Bilirim dedi, öyle işte bu ikinci teşrifiniz... tebessüm ettim, gerçekten mütevazı bir arkadaştı. İçmeye devam ettik, laf lafı açtı...

56/ Toscana

Toscana'ta güzelim bağların birinde oturuyoruz, şarabi gün batımı, şarabın kendisi, değmeyin keyfimize. Omberto da ordaydı, evet U. Eco. İlerleyen saatlerde... "bir dinle oğlum, ilerleyen saatler deyince ille de yavşayacan mı. Elbette hatunlar da vardı, erkek erkeğe mi oturacağız?"
Kafalar biraz çakır, yamacımda bir İtalyan dilber, lakin ağda yaptırmamış:( gece anladım. Efendim karşımda U. Eco. İyi biri, masa adabı var. İlk oturmamız değilmiş!

55/ Yine Machiavelli

Sonra çektim kenara Machıavel'i "gördüğün arızayı söyleme cesareti o arızaya hizmetle alçaklığın ta kendisi olur, mesele REDdetmektedir!" dedim. Gözlerini kaçırdı benden; bildiğinden de geri durmadı yoksulun halini anlamadı Seni tanıdığım güne lanet olsun dedim, çarptım kapıyı gittim.

"Güçlü bir yönetim için her türlü ahlaksızlığa başvurulabilir" dediğini bizzat duydum. Asabımı bozardı.
Şu resme bakın ne demek istediğimi anlarsınız, tipini s.kt.ğm...

54/ Sebep?

Bir de
"yalanım varsa s.ksinler"
koşullu bileşik cümle yapısında
bir ifade vardır ki
böyle bi ruh halini anlayamadım.
Ayıp bir şey!
Niyet ne?

53/ Hay Bin Yalan

Bu arada,
"yalanın bini bir para!"
şeklindeki o atasözü de
rencide eder şahsımı,
haddizatında
ne emek var
o yalanların arkaplanında...

52/ Mc Carty

Alayı alçak adamlardı, o MacCarthy'nin "ileri demokrasi" mavalıyla nasıl terör estirdiğini ben bilirim. Şarlo da kaçıp gittiydi.
O meyanda "bizim" Elia Kazan'ı çok uyardım; bak dedim Eli, oyuna gelme, sokmuşum Holivutuna, varsın olmasın "Rıhtımlar Üzerinde", Oscar...
Ama delikanlı ol, eşini dostunu ihbar etme! Tarih köpekleri unutur, köpekleşenleri yazar! Oğlum yapma etme, dedim. Ben havaya konuşmuşum... Öyle.. Bildiğin muhbirdi Elia Kazan!

30 Ekim 2011 Pazar

51/ Macchiavelli

Bu Genç Sivillerin ecdadını da bilirim. Yarabbi, 16. yy. başları mı neydi, İtalya'dayım o zaman,
Macchiavelli mi neydi öyle bir top vardı. Alçağın parmesan peynirli olanıydı. Bak oğlum derdim, zafere giden her yol mübah değil, derdim, hem zafer dediğin şey ne lan? 3 günlük dünya, siktirip gideceksin bari arkanda zehirli tohumlar bırakma derdim, acayip kompleksli güvensiz g.tün tekiydi. laf dinlemezdi.
İbnenin türevleri çıktı, nereye gittiysem varlardı. Hatta 50'lerde filan onun MacCarthy şekli peyda olduydu Abd'de. onu da anlatırım...

50/ Genç Godoşlar

Rahatsızmış Genç Siviller! Basur olabilirler, bir baktırsınlar derim.
H.Clinton konuklu o malum CNN programına gitmişler ama söz hakkı alamamışlar hala ağlıyorlar.
Sormazlar mı adama ulan, orada ne işiniz vardı Genç Siviller!

49/ Benjamin

O Benjamin Linus'u da iyi bilirim.
Dharma yönetiminde onunla
fikir alışverişimiz olmuştu.
Aslında iyi niyetli biriydi,
sonra değişti:)

48/ Rüyam

Bu kez Maşenka'nın kendisi teşrif etti rüyahanemize.
Banyoya gitmem lazım.
Fakat nerede ola ki Maşenka,
hala Baskervillerin şatosunda mıdır?

47/ Mozart

Mozart iyi çocuktu,
beni her gördüğünde sevinirdi.
Abi, ithafen bir şey yazacağım derdi.
Ben de iyi derdim, ne desen o!
Türk Marşı'nı öyle yazdı.

Oğlum gerek yok dedim böyle milli işlere, marştır ve saire.
İçimden geldi demişti.
Ne diyelim çocuğun gönlü olsun. Kırmadım kalbini, dinledim.
Güzel de olmuştu.

46/ Tavşan Olimpiyat

Sonra geçenlerde
"Türkçe Olimpiyatları"na da katılır mısın dediler...
Manyak mısınız lan dedim...
Alayı tavşan...  vs..

45

Bin metre uçtum gittim
baktım iki Etiyopyalı kardeşim de arkamda
tabi kesildim ben 1500'de bıraktım.
korkunca insan daha çabuk yoruluyor lan.

Tavşan atlet muhabbeti öyle çıktı,
ilkiydim yani,
hatta o yarışta rekor da kırıldı.
Efendim?
Ha, doğru ilk olimpiyattı zaten. Bozacaksın ya!

44

Tavşan deyince;
ilk olimpiyattı,
valla tarihi unuttum,
5bin m mi koşacağız ne.
Yarış başladı, baktım o g.t yılan arkamda,
abi nasıl koştum...

43

Bir daha çölde gecelersem ne olayım,
sabaha kadar tavşan uykusundaydım,
bir de o yılan topu tıslayıp durdu,
nerden bulaştım ibneye:(

42

Neyse!
Dün gece Baskerviller'in şatosundaki Maşenkamı
rüyamda görürüm diye
dalmıştım uykuya,
Nobakov kılıklı Sebastiyan
teşrif etmesin mi!
amk...
Nasıl uyandım...

41

Yakında Anadolu topraklarındaki maceralarımı hikaye edeceğim
fakat Yeni Bizans'ta
FAltaylı'dır diye biri varmış,
adam bildiğin alçak yalancı...

29 Ekim 2011 Cumartesi

40

Ben anlatınca yalan oluyor;
ama teğet geçme,
ekonomik büyüme,
ileri demokrasi,
taşeron değiliz muhabbetlerine inanır oluyorsunuz!
Vay be...

39

Yoksa yanıma nargile mi alsam amk.
ya da otlakçılar için gömlek cebinde Maltepe bulundursam,
asıl sigarayı da
paçaya zulalarım.
Şu hale bak.

38

Bir bahane bulsam da kaçsam. Gerçi gece vakti şu çöl de tek başına geçilmez. Şuraya kıvrılayım. gitti güzelim Bitlis tütünü. ulan uyuyim bari.
Uyandığımda Red Kit çoktan kalkmıştı, kahvaltı bile hazırlamıştı.
Ben kaçtım Red dedim, başın sıkışırsa çekinme ara. gözleri doldu.
Soktuğumun Daltonlarını da kafaya fazla takma dedim. Toplasan bir adam etmezler. Vedalaştık Rintintin peşimden gelmeye kalktı, Düldül sevindi.
Senle uğraşamam dedim Rinti, yolum uzun ve zorlu, hem Düldül sensiz yapamaz. ne dediğimi anlamadı ama döndü...
Düldül kişner gibi yapıp bana sövdü. Ayıp oluyor dedim uzaklaşırken... baktım bir damla tütün bırakmamış sinek herif. hay bin otlakçı kunduz...
Filtresiz Bafra'yı palavracı Horoz bitirmişti, Bitlis tütünün de Red Kit tüketti. Şuradan bir yerden tütün alsam biraz.

37

El yordamıyla zippoyu ararken bacağıma temas etti. Kıllandım Red'den , tırstım. epey geriye çekildim. Kamp ateşinin öte tarafına geçtim. hay bin...
Mizanseni değiştirmek için "Çiko da Müslüman olmuş" dedim. Vardı onda öyle bir eğilim hatta ecdadı İber yarımadasına dayanır, normaldir dedi. Bir süre sustuk. iyi ki Picasso'nun çizimine denk gelmedim dedim içimden ona bakarken. O zaman hiç çekilmezdi. Bak yine sardı bir sigara... Otlakçının teki olmasın bu Red Kit! öyleyse... bak çok üzülürüm. ben de onu adam bellediydim. T.Özal'ın da onu sevmesi? lan! taşlar oturuyor

36

Sanşo Panza dedim, başka bir isimle başka bir yerde. Sahi ulan belki karşılaşmışsınızdır. Zagor'la takılıyor, dedim Darkwood'da, keyfi gıcır...
Duymuştum Zagor'u, dedi Red Kit, iyi çocukmuş, kısmet olmadı karşılaşmak. bazen benim postaları onun adamı getirir, tanırsın, Drunky Duck...
Tanımam mı dedim. Kaçak rakı çeker Darkwood'un kuytu yerlerinde. Zagor duysa belasını s.ker onun. Ya! Çiko da erketesindeydi Drunky'nin...
Uğrayacağım bir ara onlara da, dedim. İyi abi dedi, Sanşo'ya da selam et, ya da adı her neyse, Çiko dedim. O ad da iyiymiş dedi

28 Ekim 2011 Cuma

Şanslı Masa

(Ya da, Her Göt Mindere Kendi Şeklini Verir)

Operatör: Şimdi bak güzelim, 5 aşamadan oluşacak bu, hem eğlenecek hem para kazanacaksın. Kabul ediyor musun diyeceklerimizi yapmayı.
1. Adam: Kabul etmezsem ne olur ki?
Operatör: O zaman oradaki diğer masalara gideriz. Merak etme kabul eden çıkar. Ama sen sanki daha müsaitsin bu iş için be güzelim.
1. Adam: Tamam, ama ben ne yapacağım?
Operatör: Biz sana direktifleri vereceğiz, bir kulaklık monte edeceğiz şurana?
1. Adam: Nereme?
Operatör: Kulağına, nerene olacak?
1. Adam: İyiymiş, ben de korktuydum. Ee?
Operatör: Ya işte Rıza’yı bir şeylere ikna edeceksin?
1. Adam: Neye ikna edeceğim ki? Ters bir şey olmasın. Asabi adamdır, ne yapacağı belli olmaz.
Operatör: Sen merak etme, biz seni kollarız; yan masalarda, çevrende bizim adamlarımız olacak. Hem sen de ekiptensin artık! Ya! Hoşuna gitti değil mi güldün? Bak şimdi doğal ol rahat ol, biz sana bir şeyler diyeceğiz sen onları uygulayacaksın.
1. Adam: Ne uygulayacağım?
Operatör: Masaya bir geç bakim, önce seni bir yerleştirelim oraya, ötesi kolay.
1. Adam: Benim kazancım ne olacak?
Operatör: Para kazanacaksın, hem de orada oturacaksın bedavadan?
1. Adam: İyi, Allah’ın izniyle yaparız bir şeyler. Peki, ne kadar para?
Operatör: Aşama aşama bu! Her kademede bir miktar para alacaksın?
1. Adam: Peki, tek başıma mı alacağım onu yoksa Rıza ile paylaşacağım mı?
Operatör: Sen bilirsin. Eğer sonunda her şeyi anlatacak, itiraf edeceksen ona, paylaşman gerekebilir, değilse paranın hepsi senin… Güldün gene, hoşuna gitti.
1. Adam: Evet! O zaman Rıza’nın her şeyi bilmesine gerek yok, değil mi? Ben sonra ona bir kebap ısmarlarım. Ha, olur değil mi?
Operatör: Olur canım, sen nasıl istersen.
1. Adam: Yanına bir de şalgam… Hem ben ne diyeceğim ona, aklımda tutamam ki her şeyi. O camdan yazı şeysi var ya, ondan da koysak yanıma bir yere.
Operatör: Onu da biliyorsun… Bakarız, gerekirse oraya bir tertibat kurarız, ama sen merak etme dediğim gibi biz sana dikte edeceğiz her şeyi.
1. Adam: Ne edeceksiniz?
Operatör: Boş ver, kulağın bizde olsun yeter.
1. Adam: Okey!
Operatör: Bak kaptın bile mevzuyu. Hadi sen masaya git, fazla kuşkulanmasın adamımız. Başlıyoruz.
1. Adam: Hadi bismillah!
Operatör: Aferin, bak böyle giriş de iyi oluyor. Tuttuk seni adamım… Gene güldün, pek hoşuna gitti.
1. Adam: Ne bileyim, kimse böyle ilgilenmemişti benimle.
Operatör: Tamam, hadi şimdi geç yerine sen.

Bir Gariplik Var Ama…
Rıza: Nerede kaldın, oğlum sıkıldım burada, az kalsın gidecektim.
1. Adam: Niye ki Rıza’m?
Rıza: (Çevresine bakınır) Nerden çık bu Rıza’m filan?
1. Adam: Yak yav, öylesine işte. İçerde işerken eski bir arkadaşla karşılaştım. Sohbet ettik biraz.
Rıza: Elini yıkadın mı bari
1. Adam: Ha, ney? Tabi canım yıkamam mı? İlahi Rıza!
Rıza: Sende bir gariplik var ya, neyse.
Operatör Ses: Duyuyor musun bizi, duyuyorsan, en kalbi duygularımla, de.

1. Adam: Evet, en kalbi duygularımla...
Rıza: Ne şimdi bu?
1. Adam: Bu masanın yüzüncü müşterisi bizmişiz, çaylar da şirkettenmiş, ben de teşekkür ettim onlara en kalbi duygularımla.
Rıza: (Rıza etrafına bakar) Kime?
1. Adam: İçeride, garson söyledi. Onlara…
Rıza: E iyi o zaman.
Operatör Ses: Şimdi “yasak, İstanbul, okul” kelimelerini cümlelerde kullan bakim.

Dikte Etmek
1. Adam: Bak benim Rıza’m.  
Rıza: Abi ne iştir şimdi şu Rıza’m hitap şekli, kıllanıyorum ama.
1. Adam: Kanım kaynadı birden, inan olsun başka bir hesabım yok. Zaten içki de “yasak”lansın yani.
Rıza: İçki mi söyledik? Bak, oralara gittin geldin sana bir haller oldu. Ne diyorsun anlamıyorum.
1. Adam: Tüm “okul”lar imam hatip olsun diyorum, bunu anlamayacak ne var kuzum.
Rıza: Olsun bana ne!
Operatör Ses: Ha şöyle!

1. Adam: Ha şöyle.
Operatör Ses: Sana demedim onu, birden içimden geldi.

1. Adam: Benim de.
Rıza: Ne benim de.
1. Adam: Sana demedim.
Rıza: Yan masa ile mi ilgileniyoruz şimdi? Ayıp oluyor şurada otururken kendine başka uğraşlar araman, uymaz ama Kasımpaşa raconuna.
1. Adam: Bildiğin gibi değil, yanlış anladın, yakın zamanda “Kasımpaşa’yı da Medine yapalım.”
Operatör Ses: Efendim?

Rıza: Efendim?
1. Adam: Sen de mi duyuyorsun yoksa?
Rıza: Neyi?
1. Adam: Direktifleri?
Operatör Ses: Karıştırma işleri şimdi, bilmesine gerek yok, bilmesine gerek yok!

1. Adam: Karıştırmayalım. İstanbul’u diyecektim, Medine yapalım.
Rıza: Ne yaparsan yap yahu, ama beni sakın karıştırma. Hani gelmedi bizim şu bedava çaylar.
1. Adam: Gelir gelir. Bakar mısın yiğidim, bizim çaylar ne oldu?
Operatör Ses: İyi gidiyorsun, ilk turu geçtin, paralar cepte. Devam etmek istiyorsan burnunu kaşı.

1. Adam: (Kaşır burnunu…)
Operatör Ses: Kaşıman yeterliydi, karıştırmana gerek yok… Şimdi sandalyeye çık ve başkanlık sistemini neden tartışmıyoruz,” de. Oralarda bizim arkadaşlarımız olacak seni alkışlayacaklar. Bu arada Rıza’dan da bir makas al.

Yolu İnceltirken
Rıza: Ne yapıyorsun abi, niye çıktın o sandalyeye? Utandırıyorsun beni.
1. Adam: Bak güzelim, “şu başkanlık sistemini neden tartışmıyoruz biz.” Ve bakayım bir makas. (Rıza’nın yanağından bir makas alır, etraftakiler alkışlar. Rıza ayağa kalkar, etrafa bakar.)
Rıza: İnsene oradan yahu… Bağırıp durma hem. Rezil ettin beni âleme, bir daha senle yola çıkarsam…
1. Adam: Çıkarsın çıkarsın… Hem başkanlık sitemini tartışmadan olmaz.
Rıza: Tamam, in oradan neyi istiyorsan onu tartışırız. Hem bunlar niye alkışladı, benden makas aldın diye mi? Bir şey çevirmiyorsun değil mi arkamdan? Bak fena bozuşuruz.
1. Adam: Yok canım, hem niye bozuşacağız ki?
Operatör Ses: Bu turu da geçtin. Şimdi, şöyle diyeceksin yan masaya doğru, bir şey olur mu diye çekinme orada adamlarımız var zaten;
“Ama artık burada da sabrın son anlarına geldik ve bunun için de bu süreç içinde birazdan ilgili bir arkadaşı oraya gönderiyorum. Kendileriyle orada gerekli olan görüşmeleri yapacaklar. Bundan sonraki süreç verilecek cevaba ve uygulamaya göre şekillenecektir.
Çünkü biz şu yan masa konusunu bir dış mesele olarak, bir dış sorun olarak görmüyoruz. O masanın meselesi bizim masanın meselesidir. Çünkü bizim söz konusu masayla yaklaşık bir metrelik sınırımız var, lezzet, menü, sipariş bağlarımız var. Dolayısıyla burada olanlar, bitenler bizim asla seyirci kalmamıza fırsat vermez. Tam aksine oradaki sesleri duymak zorundayız, duyuyoruz ve tabii ki gereğini de yapmak durumundayız.”
Anladın mı? Duydun mu bizi?

Mevzuya Girerken
1. Adam: (Mırıldanır gibi) Usta ben bunları birden nasıl söylerim, tek satırı bile kalmadı aklımda.
Operatör Ses: Tamam o zaman, hiç merak etme, paniğe gerek yok. Rıza’nın arkasında bir akvaryum var, oradan yazı olarak geçecek.

1. Adam: (Mırıldanır gibi) Büyük geçsin bari gözlüğüm yanımda değil.
Rıza: (Şaşkın bakınır, ne olduğunu anlamaya çalışırken garson bir dilim yaş pasta getirir, Rıza onu yemeye başlar. 1.Adam işaretlerle, bana da bir tane der, gülümser…)
Operatör Ses: Hallederiz.

1. Adam: O akvaryumdakiler Japon balığı mı?
Operatör Ses: Ne yapıyorsun, dönüp bakmasın oraya Rıza. Hem konumuz o balıklar değil, dikkatini yazıya ver.

Rıza: Ne?
1. Adam: Yavaş geçsin. Yok sana demedim Rıza kardeşim. Orada bir arkadaşı gördüm de ona seslendim. “Ama burada da sabrın sonuna geldim yani ben şahsen.”
Rıza: Efendim, bir şey mi oldu?
1. Adam: Bir şey yok, sorularla oyalama beni, yazı geçiyor.
Rıza: Ne yazısı?
1. Adam: Yaz, geçiyor dedim. Havalar da çok sıcak, “mesajlarımız artık kendilerine kararlı bir şekilde iletilecektir. Çünkü bundan sonraki şey, okuyamadım, evet ona göre şekillenecektir.”
Rıza: Abi, su vereyim mi sana? Bize bir su, açık olsun, öbürü çok pahalıdır.
1. Adam: Olur mu Rıza’m, bu hesaplar bizden istediğini ye iç. Yiğidim bize kapalı bir su. Bu arada gitti yazı. Ne diyecektim ben. Hah, “o masanın meselesi bizim masanın meselesidir. Sınır birliğimiz vardır.” Ne kadardı? (Kalkar, adımlarla ölçer.) Bir metre kadar...
Rıza: Ne yapıyoruz abi Allah aşkına. Yan masadan bir sataşma mı var, kalkıp halledeyim, gidip dağıtayım orayı.
Operatör Ses: Güzel, güzel! İstediğimiz buydu, Rıza da kıvamına geldi, bravo.

1. Adam: Zamanı değil Rıza’m. Aha döndü yazı oyalama beni aldım gazımı gidiyorum; “olanlar, bitenler bize fırsat vermez.”
Operatör Ses: Hayır, “seyirci kalmamıza fırsat vermez.”

1. Adam: Bu da iyi olmuştu ama, neyse. Evet, neydi; “sesleri duymak zorundayız, duyuyoruz ve tabii ki gereğini de yapmak durumundayız.” (Mırıldanır gibi) Nasıl oldu mu, sesleri de duydum bak!
Operatör Ses: Çok güzel gidiyorsun yiğidim. Şimdi son aşamaya geldik, büyük ödül yakındır.

Her Göt Mindere Kendi Şeklini Verir
1. Adam: Deme yav! Yani başlamıştık, ne güzel de gidiyorduk. Kalsaydım…
Operatör Ses: Merak etme, devamı var, bizdesin, için rahat olsun. Şimdi “her göt mindere kendi şeklini verir diyeceksin.
1. Adam: Abi pardon.
Rıza: Ne oldu gene?
1. Adam: Sana demedim.
Operatör Ses: Açık ediyorsun ama güzelim, verme böyle ani tepkiler, duydun ne diyeceğini.

1. Adam: Evet, Rıza’cığım, şunu bil ki “her göt mindere kendi şeklini verir.”
Rıza: Ben gittim be abi. (Kalkacak gibi olur)
Operatör Ses: Bırakma onu, son hamle kaldı o çok kolay olacak, geri getir onu.

1. Adam: Nereye ama Rıza’m?
Rıza: Bana Rıza’m deme, korkuttun beni bu akşam. Ben kahveye gidiyorum, biraz okey oynayacağım, orada buluşuruz. Sen de biraz kendine gelirsin belki.
1. Adam: Yapma gözünü seveyim, ben ziyadesiyle kendimdeyim.
Rıza: İyi de ne şimdi o laf?
1. Adam: Ama bak güzelim şu minderine, işte kanıtı…
Rıza: Hakkaten lan.
1. Adam: Hem buradan çıkınca kebap ısmarlarım sana… Güldün, hoşuna gitti.
Rıza: Sonra tel kadayıf da isterim.
1. Adam: Ne ki! Feda olsun, ama önce bir otur.
Rıza: Otururum da o mindere oturasım yok.
1. Adam: Değiştirelim.
Rıza: Gerek yok, aynı şey olacaksa… Hem ne demek o?
1. Adam: Ne bileyim, ben de birinden duydum işte, hoşuma gitti kullandım.
Rıza: Neyse! Erzak da isterim.
1. Adam: Bunların aramızda lafı mı olur, Rıza’m benim. Bak güldün, hoşuna gitti. Alıştın işte be güzelim.

Eldeki Kuş
Operatör Ses: Şimdi “eldeki bir kuş teldeki iki kuştan iyidir” diyeceksin.
1. Adam: Ya işte öyle Rıza kardeşim, “eldeki bir kuş teldeki iki kuştan yeğdir.”
Rıza: Sen ne diyorsan o!
Operatör Ses: İşte minder o götün şeklini almıştır, aferin sana. Şöyle bağlayalım; “benden olmayan, bana benzemeyen bedel ödeyecektir. Ben kralına ödetirim o bedeli, alayına veririm ayarı. Ya benimlesin ya hiçbir şeysin!”
1. Adam: Dedim say!
Operatör Ses: Tamamdır, Allah’tan bir mani çıkmazsa, sen civardaki tüm masalarla bizzat ilgileneceksin yiğidim.
1. Adam: Eldeki kuşu yolar teldeki kuşa dalarım evelallah!
Operatör Ses: Budur!
1. Adam: Sözün bittiği yerdeyiz!
Operatör Ses: Sensin Usta!

27 Ekim 2011 Perşembe

35

Sen ne iş dedi, nereden buldun bunu, her karşılaşmamızda başka bir beygir, dedi. Düldül alındı beygir lafına, buruk kişnedi... Rosinante, dedim. dostum Don Qiote'nin atı. kendisi bir süre tedavi görecek manastır senatoryumunda. bu arada ata bakarak ol dediydi, öyle..
Vah dedi, üzüldüm. Onun yerine bir keresinde yel değirmenlerine saldırmıştım, kafam iyiydi çiftli sarmıştım. sen miydin ulan o, dedim, güldü.
Osura osura uyuyordu Don Qiote bir ağacın gölgesinde. benim de kafa iyi ya, Sanşo Panza'nın da gazına geldim, saldırdım, sahi o ne yapar?
Sanşo mu dedim, evet der gibi başını salladı, tütün sarıyordu. Amk. böyle işin, adam sigaraya başlamak için beni bekliyormuş, bitirdi tütünü...

34

Baktık bir havlama.
Rinttintin.
Düldülde bir sükutu hayal
Abi görmezden gelsek salağı dedi.
Dert etme, Çinlilere satarız dedim.
Düldül güldü.

33

"Adi Daltonlar bile taşak geçtiler benle, eyalet hapishanesinden rüşvet aldığımı filan iddia ettiler" dedi, gözleri doldu, bir sigara yaktı.
Kuzen ne iş dedim.
Sigarayı pöçüğüne kadar içti.
Çok özlemişim.
Gene kaçmış soktuğumun Daltonları dedi.
Merak etme hallederiz dedim.
Düştük yola.

32

Vay be, eski dostum Red! Ama onu görünce T. Özal'ı hatırladım... canım sıkılmadı değil, bak asabım da bozuldu, lan ne f.fücur bir adamdı o...
Red Kit, oğlum, hayırdır, dedim.
Abi ne güzel oldu karşılatık ya (Abi derdi bana), bak Düldül de sevindi, dedi. Sarıldık...
Kişnedi hayvan, uzun uzun işedi. Sevgisi böyle gösterirdi. Rintintin'i sordu görmedim dedim. Keyifle kişnedi, kum fırtınasında kaybolmuş it.
Sigara dedim, ağzındaki dal parçasını gösterdi, bıraktık abi dedi, mecburiyetten. Çok dertliydi, sen iç dedi. Ben bi tane yaktım.
Ne iş o dal oğlum? sorma abi dedi, uzun hikaye. Sen misvak da kullanıyorsundur, dedim. Üstüme gelme be abi, dedi. acıdım, mevzuyu uzatmadım.
Çoktur görüşmüyorduk Red Kit'le, biraz kırıktı, "T.Özal'ın beni sevdiğini söylemesinden sonra Batı'da itibarım sıfır oldu..."

31

Oradan ayrılırken Şehrazat çok ağladı arkamdan,
ne yaparım 3 çocukla sensiz dedi....
Güçlü kadınsın başının çaresine bakarsın,
orospu olma yeter, adıma leke istemem dedim,
arada çocukları görmeye gelirim, diye ekledim...
Malı mülkü ona ve çocuklara bırakıp yürüdüm çölün kızıl günbatımında ardımda deli bir kum fırtınası.
Lan! O giden bizim Red Kit mi? Gördü beni...

30

Hikayeyi ilk Ebu'l Fereci'l İsfahanevi'ye naklettim, yazmaya çalıştı olmadı. Nizami başarılıydı, bayıldı anlatışıma beni taklit etmedi değil.
Fuzuli ünlü olmasını sağladı. O da kafayı tasavvufla bozdu yazarken, o kadar uyardım, baba yok öyle mevzu bildiğin iki çatlak dedim anlamadı.
Ne bileyim, akıl sır ermiyor şu şairlere, görüneni değil görmek istediklerini görüyorlar, alayı da benden beter yalancı...

29

Şehrazat, dedim gel bana bir iki masal anlat yoksa bu gece bana zulüm, ordan bir kadeh yap, bir de kendine dök. Ne güzel anlatırdı Şehrazat.
Öyle, Şehrazatla 1001 gece rüya gibi geçmişti, fettan bir kadındı, kurnazdı, ama yatağa girince erkeğini mutlu etmeyi de bilirdi ;) off of!
Derken efendim Şehrazat'tan aldığım hazla ve hızla 2. kez giriştim Leyla'nın kabilesine, yıktım alayını...ama duymuştum ya Mecnun'un keleğini, bıraktım orada Leyla'nın kendisini, ne haliniz varsa görün dedim manyak ikiliye, aşkınıza sokayım..
Çirkin, vasat bir hatundu Leyla, Mecnun da bildiğiniz mahalle delisi, ondan bundan sigara isteyen... Abartılacak bir mevzu yoktu neticede.

28

Ne mi oldu? yenildik... o manyak Mecnun dua etmiş Leylanın kabilesi yensin Leyla zarar görmesin diye. tövbe tövbe... bunu sonra öğrendim. Baba ben yenildim ya ilkin de, o gece uyuyamadım, haremin önünden bile geçmedim, harem de yok yok bu arada, düşün yani, öyle sıkkınım.

27

İyi çocuktu Mecnun iyi içerdi, ama takıntılıydı; Leylayla aramızda bir şey var zannederdi. en son kesmiştim muhabbeti, durup durup sövüyordu.
Mecnun, diyordum. aşk ama asıl çöl ve sıcak iyi gelmedi fakire. Leyla da bir çirkindi, sorma. laf aramızda on tane olsa... yani...
o sıralar Nevfel nicknamesi ile dolanıyordum çölde. Baktım Mecnun zor durumda, şu fakire bir iyilik yapayım dedim...
Gidip Leyla'yı babasından bir de ben isteyeyim dedim bre, o vakitler durumum iyi, çölün beylerinden biri de benim, sözümüz dinlenirdi hani... neyse, baktım baba iyilikten anlamıyor, çöktüm amk. 500 adamla kabileye...

26

Aslında çölde dolanırken
kafasına sıcak geçmişti Mecnun'un,
olayın Leyla ile ilgisi yoktu,
çok dedim
dolanma öyle
kal şu vahada,
dinlemedi..

25

Böyle bir sıcağı en son magma tabakası oluşurken görmüştüm,
biralar iki yudumda kan gibi oluyordu anasını satayım...

24

Aforizmalar:








"Yalan, dünyayı kurtaran adamdır."

23

Komşular, kaçarak uzaklaştım oradan, lanet ettim bildiğim lisana...
Bir dahakinde kap lan onu tilki,
tavuk döner bile olamasın...
Gemi de bekler orada saatlerdir, güya tufan sonrası için çiftler ayarlayacaktım üstada, seni nah aldırırım o gemiye, s.kersin beynimizi.
Baca gibi tüttürüyor bir de bedava buldu ya Bafraları. geber soktuğumun horozu. manyak. asabımı bozdu palavracı g.t.. o çakma Con'a da sokayım.
Şurdan tavuklu piza yiyim, belki kendime gelirim, anca alırım hırsımı... yemekten sonra görüşürüz komşular...

22

Mevzuya gelsek dedim, gemi beni bekler, klavuz kaptanım da, tamam abi dedi bağlıyorum... Efkarım şudur.. ömrünü şanlı bir horoz olarak geçir, sonra git düğünde dernekte yemekte senden tavuk çorba, tavuk sote, tavuk döner tavuk şiş bilmem ne yapsınlar... kanıma dokunuyor kuzen... öyle.. ne gidiyor musun? İyi, Allaha emanet ol, bu arada bi Bafra versene, bi de kulak arkası, sağol. nerden buluyorsun bunu, çok baktım ben,  yok.

21

Bu arada zaman kazanmıştım, istediğim de buydu, bizim çiftçi Con geldi elinde pompalıyla, asıl adı Cabir de, biz Con diyoruz, mutlu oluyor. İyi çocuk, geçende kınası yapıldı. valla düğün yaklaştıkça milletin g.tü 4buçuk atıyor. Şurada tavuk çorbası olmamız işten bile değil, dedi.
Komşular, horoz susmuyor, ebemi belledi.
Ne oldu, ne şimdi bu hassasiyet? N'apak anan eskiden köyün ebesi idiyse.
Anan hariç tamam.

26 Ekim 2011 Çarşamba

20

Tilki dedim de, dedi, geçende tilkinin biri dadandı kümese ortalıkta tek delikanlı horoz yok alayı kayıp bi başıma dikildim topun karşısına.
Açtım kanatlarımı, g.tüne ossurim, zannedersin ki kartal! ibiği diktim, etraftaki tozu çöpü havalandırdım, bi ürüü ü üüü ortalığı inlettim.
Ambale oldu tilki topu, ne olduğunu anlayamadı,
şöyle bir durdu kuyruğunu salladı, karşısında ne olduğunu anlamaya çalıştı, sanki gulyabani.

19

Neyse, ne bu asabiyet dedim horoz muhterem, afyonun mu patlamadı, önce oralı olmadı, ısrar ettim, bir filtresiz Bafra uzattım...
Baktım indirdi ibiğini, ha iyi bir gelişme dedim, gel de şuraya tüne, dedim. yaktık Bafraları. Sorma kuzen dedi (birden de samimi oldu)... Kümeste bir mesele mi dedim, alayının g.tüne ossuryum dedi, orası ayrı bir dert, kimisi yumurtam niye küçük çıktı der, kimisi senden civciv isterim der, öteki elin puşt horozunun civcivini bana kakalamaya çalışır, bizim iki pilicin peşinde apaçi horozcuklar; beriki bütün gece zeytinlikte tünedim, gelmedin diye kapris yapar, iyi etmişsin g.tüne ossuryum dedim, tilkinin teki gelip kapsın da gör... kuzen bildiğin gibi değil, dedi, bu arada sormadan ikinci Bafrayı da yaktı kendi ateşiyle, lan oğlum çattık belaya dedim, iyi mi? Susmuyor!

18

Geçende sabahlıyorum yine,
oradan bir horoz, nasıl asabi...
ürü ürüü rüüü. etrafa öyle dik bakmalar, ani kafa dönüşleri,
baba nedir dedim...
Laf aramızda kuş dili dahil birçok dili hakkıyla bilirim,
hayvanatla da konuşurum
bizim Domdom Ali var koca mahallede bir ben anlarım dilini.