30 Nisan 2015 Perşembe

Çoktanrılı zamanlarda hep bir serkeş

Av hayvanların kurutulmuş etlerini yiyorduk 
Kemiklerinden ok uçları, süs eşyası, fırça sapları...
Oraya buraya atılmış tahta tabaklar
Hiçbir şeyi yok Mağara duvarından başka... 
Henüz ekmeğin tadı yok 
Belki üzüm ekşimiştir yerinde birkaç damla su 
Av yok, eti yok, kürkü yok...
Kendi saçından kesip fırçalar yaptı ince sazlıklardan uzun borular
Granitten sivriltti küçük baltasını 
Önce suretini kazıyacaktı...
Anladım, önce renkler gidiyordu...
Taşlar kalıyordu ölülerimizi nehir kıyısına gömdüğümüz zamanlarda 
Güneş bazen Tanrıydı, ateş bazen toprak bazen...
Çoktanrılı zamanlarda hep bir serkeş 
Çok Tanrısız mağaramın duvarına kazımıştım adını ilk-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder