21 Aralık 2011 Çarşamba

111 / Huck Finn

Zaten Huck Finn duyunca bana gönül koymuştu, niye haberim olmadı diye. Çocukluk demiştim, olur öyle şeyler, her kavgadan biz mi çıkacaktık?

110 / Tom ve Huck

Sonra acaba dedim, Tom Sawyer ve Huck Finn de olsaydı, Kızılderili Joe'yu alt ettiğimiz gibi bir şey olur muydu?

25 Kasım 2011 Cuma

109/ Pal Sokagı Çocukları

Pal Sokağında Pasztor kardeşler misketlere el koyarken Nemecsek, arkadaşlar ve ben "Arsa"da direnir olduk... Unutamadığım günlerdi...

17 Kasım 2011 Perşembe

108/ Sophia

Sophia sepeti bırakmış asmalar arasına uzanmıştı, hafifçe açılmıştı eteği ve elbisesinin düğmeleri göğüs çatalına kadar açılmıştı. Gülümsedi. Ahh.
Bir salkım üzümü kıvamında dudaklarında gezdiriyordu. Meme ucu gibi duran üzümü diliyle aldı, dişlerinde ezdi, kutsal nektar dudakta sızdı. Üff.
Yeterince işveliydi, Emanuellayı hatırlatı bana, sepetten çıkarıp serdiği kilime davet etti şuh bakışlarla, kanım bir bölgeye nüfuz etmişti. Off.
Akşamı verimli geçirmemek için hiçbir sebep yoktu, bağ serin bir uykudaydı, güneş turuncu bir kızıllıkla batıyordu, Sophia şimdi çıplaktı. 
Ama soktuğumun yılanı deliğine gitmemiş orada hıslıyordu. hısss ulan s.ktin güzelim akşamı. Tırstım koştum kaçtım. Sophia sanırım ağlıyordu.
Bağ evine dönünce gönlünü almalıydım Sophia'nın, ama nasıl? itibar on paralık olmuştu. 
Umberto da asistanlarıyla akşam yemeğine yetişmişti.
Akşam kötü bitmişti ama gece için umutsuz değilim. Yemek muhabbetine ağırlığı koyup moral motivasyonumu sağlamalıyım, Lidya ve Sophia için.
Bak hala kendime gelmiş değilim. Tik başladı, bacaklarım da hala titriyor, soktuğumun yılanı! Nedir bu aksilik ulan! Önce bir duş almalı...
Duştayken Sophia geldi sırtını keseleyeyim dedi. Canım, korkudan pek küçülmüş dedi güldü. Baktım, hakkaten lan! Sıkma canını hallederiz dedi.
Hep hakikatli bir kadın olmuştur Sophia ve tam ağda yaptırmıştı. Akşam yemeği için her anlamda hazırdım ve...
Leziz bi gece oldu Toscana'nın güzelim bağ evinde. Umberto kafamızı s.kmedi bu kez, Lidya yine çok güzeldi, Sophia duruma kıllandı. 
Devamı sonra...


13 Kasım 2011 Pazar

107/ Çifte Güzel


Umberto Eco ile de oturduğumuz bağda Toscana'da kahvaltıdayım. Harika manzara!
Çifte parmesanlı bir tost yapmışlar ki! Breh!
Eco yeni roman taslağıyla gelecekmiş. Fikrimi soracak sanırım. Dilerim kafa s.kmez. Ama yanında iki güzel asistanı da olacakmış.
Birini önceden tanırım haddizatında, Milano'da hoş bir anımız olmuştu, güzelim Lidya! Aslen bizim buralardanmış zaten. İlerleyen saatler daha güzel olacak gibi. Akşam hazırlığı başladı bile.
 Herhangi aksiliğe istinaden dilerim bizim Sophia ağda yaptırmıştır bu kez.
Gelişmeleri gece bildiririm dostlarım. Şimdi bağda dolaşmaya çıkıyorum, az önce Sophia elinde sepet, üzüm toplamaya gitti;)

106/ Eyub

Bir akşam sofrasında "yeryüzünde savaş insanoğlu için değil midir?" dedim,
Eyub'de kafa güzeldi, kutsal bir havadis sandı bunu. Bab 7 dedi!

105/ Edgar

İçkiye sardım Anabell Lee'den sonra.
Aynı barda Edgar A. Poe da içerdi. Ona tekila ısmarlardım. Dümeni bozuktu, kafası karışıktı.
Bir akşam içerken birden "Ay gelip ışır hayalin eşirir Güzelim Anabelli" dedim. Şaşırdı. Çok hislendi Edgar. Abi, sana bir şiir borcum var o zaman, dedi ve bir hafta sonra Annabel Lee'yi yazdı getirdi. Efkarlı bir çocuktu Edgar A.Poe...

104/ His

Red Kit Anabell Lee konusundaki hislerime ayıktı sanırım, dünden beri ona ulaşamıyorum, kız da ortada yok! Lan! Yoksa? Vay adi Kit kaptı mı kızı?

11 Kasım 2011 Cuma

104/ AL ve Alkol

Baba'dan sonra çok içer olmuştu Al Pacino.
Dostumu Adana'ya aldım, bir hafta rakı kebap yaptık.
Aynı lezzeti döndüğü yerde bulamayınca içkiyi bıraktı. İyi de oldu be. Çok yıpratmıştı kendini.

103/ The Al Pacino

F.Coppola; Baba'yı çekeceği sırada M.Carlione için,
"Abi çaresizim bana sıkı bi oyuncu lazım sen oynar mısın?" dedi,
Evet, Al Pacino'yu önermiştim ona.

102/ Annabel Lee

Red Kit ve Daltonlar arasında bir hatun mevzusu baş göstermiş. Kalemiti Ceyn'in güzel bir bacısı varmış ve Avarel taciz ediyormuş onu!
Red Kit de zaten pek abaza, fırsatı ganimet bilip mevzuya müdahale etmiş, oralar gergin. Bizimki de sigarayı bıraktığından beri pek asabi.
Fakat kızı ben de gördüm, breh breh! Vahşi Batı, tarihince böyle dilber-i ahu görmemiştir. Dakota'dan tatile yalnız gelmiş.
Daltonlarla benim de aram yok zaten. Red Kit'in de kalbini kırmak istemiyorum. Off! Nerden gördüm seni be Anabellee!
Bir hatun için dostluk bozulur mu, diyor kuzen! Sen bir s.ktir git lan, adi! Diyene bak! Etik davranışına soktuğum...

9 Kasım 2011 Çarşamba

101/ Frengistan

Evliya Çelebi Baba 
ısrarla haber yolluyor 
Frenk topraklarındayım gel 
 diyor.  
Bir kese de altın göndermiş, 
mesir macunu istiyor.

Hay bin macun...

100/ Sekizinci?

Hürmüz'den ayrılırken yine mağrurdum.
Kapıda Arap Bacıyla koca muhabbeti yapıyordu Hürmüz!
Anlamazdan geldim, 8.olmayacaktım, adeta kaçtım..

99/ Breh Breh

Vardığımda Hürmüz efil efil esen bir bahar yeli gibiydi.
İşveli ve cilveliydi.
Kim derdi 7 kocayı devirdiğini,
bir sepette eylediğini.

Enfesti...

98/ Niyet?

Hürmüz:
"Özledim seni!" dedi,
"Gel."
Kuzen Güneş:
"Abi seni bırakırım dedi".
 "S.ktir git lan!" dedim,
"asabımı bozma.
Atım var!"

Şuna bak lan...
Niyetine soktuğum...

8 Kasım 2011 Salı

97/ Beatrice

Beatrice; benden başka, Dante'nin de sevdiği kadındı. Dante onu İlahi Komedya'da ne güzel anlattı, bana da okumak kaldı.

96/ Gerenimo

Şaman Geronimo, San Carlos rezervasyonundan kaçarken de oradaydım.
Dumanlı Dağlarda izimiz Manitunun yeşil çayırlarına karışmıştı.
Zamanda kaybolmuştuk

95/ Nebreska

Sararmıştı Manitu'nun yeşil çayırları. Efkarlıydık.
Kızıl Bulut, Nebreska'ya yerleştiklerinden sonra bu kez topraklarında altın çıktığını ve anlaşmayı beyaz adamın yine bozduğunu anlattı. Ugh...

94/ Kör Bıçak

Kızılderili reis Kör Bıçak'a,
beyaz adama inanıp yurdunuzu terk etmeyin demiştim, yıkılırsınız.
Dövüşüp kaybettiler, ben yıkıldım.

93/ Tütün

Oturan Boğa ile konuşurken, eskiden iyi bir adı vardı yurdumun, düşünüyorum şimdilerde kim bu kötü adı yakıştırdı, dedi. Tütün içiyorduk...

92/ Wounded Knee

Kırık bir kalp ve kırık oklarla kendimi Wounded Knee'de Kızılderililerin göçünde buldum.
Bir ulusun son hayali orada yıkılıyordu.
Kıştı...

91/ Kahpe Maşenka

Maşenka haber saldı tez gel diye. Kuzen Güneş çift atlı yaylıyla bırakırım seni abi dedi. Vardık Maşenkanın kapısına. Gün dönüyordu.
Sebastiyan basur olmuş yan yatıyordu.
Köpekler tanıyordu artık, hırlamadılar.
Maşenka ince bir gecelikle karşıladı bizi. Gece pusluydu. Kahpe Maşenka benden biraz uzun ve yakışıklı olduğu için kuzene verdi. İncinmemek elde değildi.
Oymağını s.ktiğim hain kuzeni.
Hayat zalimdi.

6 Kasım 2011 Pazar

90/ Gılgamesh

Gılgamış ölümsüzlüğün sırrını ararken yolu bana düştü.
Denize bakan tepede, sırtım dünya kadar yaşlı bir sedir ağacında, asamı yontuyordum. Ona, taşları kaldırıp ardında yazılar arama, gün yok sonsuza geçerli, dedim. Efkarlandı... O zamanlar adım Utnapiştim'di. Dostu Enkidu gözlerinin önünde ölmüştü. Uruk'un kralı çaresizdi. Kara nehrin dibinde dikenli bir bitki var, dedim. Ölümsüzlüğü değil ama verir yiten gençliğini, dedim.
Ayağına taşlar bağladı, nehrin dibine indi. Söktü dikenli bitkiyi, kan içinde kaldı avuçları. Suyun yüzeyine çıktığında o soktuğumun yılanı kaptı bitkiyi kayboldu gitti.
İkinci kez Ağladı Kral Gılgamış. Oysa ben onu Uruk'un yaşlıları için istemiştim, dedi...
Bu hikayeyi de Sümerli dostlarım kaydetti.

89/ Homeros

"Şarkısını söyle bize ey Tanrıça,
Akhilleusun korkunç öfkesinin,
 Akhalara onca acı getiren"
diye başlamıştım 1. Rapsodiye.
Kayda Homeros  geçti.

88/ Hikâyeler

Burla Hatun, geldiğimi duyunca attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirip şölen kurdu.
Çok içtik, pek eğlendik; şafak söktü, gün attı; şölenlerin hikayesini Dedem Korkut anlattı...

87/ Dedem Korkut

Çok zaman önce Oğuz Obasında boz çayır kuşu öttüğünde,
bastım yumruğu indirdim boğayı.
Ak sakallı geldi,
"Helal yiğidim, dedi adını bağışla."
"Bir ad bağışlanmadı ki." dedim.
"Boğaç'sın ulan." dedi.
"Eyvallah, peki sen kimsin?"
Dedi Korkut Dede.
Eh, bunu da anlatırsın dedim Oğuzlarına.

86/ Alçak/p

Davet etmiştim Borges Babayı, 1950'ler filandı.
Muktedirleri gördü galiba ilham aldı,
"Alçaklığın Evrensel Tarihi"ni yazdı.
Şimdi de yazardı

85/ Han

Evliya Babanın dediği hana vardığımda vakit geçti, hatunlar adeta baygın uyuyordu, yolda yediğim mesir macunları yine "elimde" patlayacaktı!

84/ Çelebi Borges

Evliya Çelebi ulak salıp haber yolladı, Borges Baba ile muhabbeti kıskanmış gibi;)
Horasan yolunda bir handayım, hatunlar sağlam, gel diyor

5 Kasım 2011 Cumartesi

83/ Manitu Borges

Borges Baba
görmez olduğunda,
"Bana bir şeyler oku."
derdi.
Ona
kendi yazdıklarımı okurdum,
anlardı,
kalbimi kırmadan dinlerdi.
Ulu manituydu o

82/ Kum ve Borges

Sayfalarını sayamadığım, bir sayfasını bir daha bulamadığım kitabı, kapısını çalıp Borges'e bıraktım,
Kum Kitabı'nı böylece ona dert ettim.

81/ Borges ve Ben

Sonra Borges Baba ile
Rhona nehri kıyısında oturduk.
Kadınlardan konuştuk.
Eski aşklarını anlattı.
içtik de.

Bunu
"Öteki" diye hikâye etti:
"Gençliğiyle karşılaşan yaşlı Borges."

80/ Borges

Bir gece Buenos Aires'te caddeden görünmeyen izbe barda içiyorduk ben ve Borges.
Kafamız güzeldi ona bir rüyamı anlatım, Borges Alef'i yazdı

79/ Sacco ile Vanzetti

Sacco
&
Vanzetti
davasında da
oradaydım,
sefil
burjuva hukukunun iflasında,
ulan
ben
insanlığımdan utandım.

78/ Çin

Kaç bin sene oldu elimde meşin top vardım Çinlilere, oynayalım lan dedim.Eğlendik. Abi bu oyuna ne diyelim dediler. Oynayın, ad konur dedim!

77/ Neyzen

Neyzen Baba,
kafa güzel,

dedi bilir misin Neyzen'in evini,
dedim baba sensin Neyzen;
hay amk, ben Neyzen'i değil,
evini sorarım, dedi...

Çok kızdı,
daha çok sövdü.

76/ Achilleus

Aşil,
birader!
Topuğuna dikkat et
dedim,
dinletemedim.
Asi biriydi
rahmetli.

75/ Hürmüz

Dün gece rüyama girdi Hürmüz, önce sevindim. "Ulan seni 8.ci yapacam dedi." Korktum, uyanmak istedim uyanamadım, devamını da hatırlamam ki:(

4 Kasım 2011 Cuma

74/ Tuzsuz D B

Oysa Hacivat Çelebi hep Tuzsuz Deli Bekir olmak isterdi.

73/ Biz

Demiştim ki
Hacivat Çelebi'ye:
"Biz
ne perde yıkmıştık
ne de
eylemiştik viran,
etmedik de
sürç-i lisan!"
Niye öldürdüler ki,
hey...

72/ Dedim ki

O zaman
dedim ki
o Menşeviklere,
birazcık
delikanlı olun
lan.

71/ Bayram Telaşı

1.gün Hürmüz'leydim,
Çelebi Baba da gelmişti.
2.gün Maşenkaya uğradım.
Baskervillerin şatosu müsaitti,
erkeğini mutlu etmeyi bilen bir kadın.
3.gün Sebastiyan peşime köpekleri saldı işemeye çıktığımda,
zor kaçtım.
Soktuğumun uşağı kıskanıyor beni.

2 Kasım 2011 Çarşamba

70/ Sümer Birası

Birayı ilk yaptığımızda
"Babalar," dedim Sümerli iki rahibe,
bundan haz etmeyenler olabilir tarihin bir yerinde!"
Yahu s.ktiret, dediler
sktiret!

69/ Hacivat ve Ben

İnşaatlarda çalışır, eğlenirdik. 
Anlamadılar! 
Hacivat öldürüldü, 
beni öldü sandılar. 
Unuttular bizi, 
sonra Şeyh Küşteri 
anlattı hikayemizi.

68/ Kembo


Dostum Hakan Savlı, Kembo adlı şiirinde 
"bütün denizler dolaştınız ne buldunuz küçük bey" 
dedirtir palavracı yaşlı kebapçıya...
Devamında 
"bense bu odalarda onun hayaletiyle geceleri / size bir şeyler verebildiysem, bana ne mutlu" 
der Kembo.
Ama şöyle başlar Kembo:
“Cırlak sesli, palavracı, yaşlı kebapçı
Küçüksaat’le Hurmalı arasında, kebap arabasının önünde iki çocuk
Mossat ajanlarıyla savaşını dinlerdik;
Dansöz Züleyha’nın şifrelerini nasıl çözmüş dünyanın en güzel şiirlerini o yazmış
Bir gün küçük bey lanet edip yaktım hepsini... neyse lafımıza dönelim”
Derken
"Kembo gitti dediler, kalpten, gülmek tuttu ikimizi..."

Bakınız
(Hakan Savlı, Kembo/ Sanşo Panza'nın Ölümü'nden, Adam Y. sayfa 18)

1 Kasım 2011 Salı

67/ Sheyer

Crow şamanının kızı Shyer'i de gördüm.
Zagor'a sürpriz yapacakmış,
ama o da kalabalığı görünce vazgeçmiş.
Zagor buna çok üzülecek.
Tüh!

66/ Zagor

Bayram'da dostum Zagor 'a da uğrarım diye
Darkwood'a sürmüştüm Rosinante'yi.
Baktım çok kalabalık,
herkes orada.
Sonra, deyip döndüm

65/ Mazi

Ben ilkokuldayken hiç tatil olmazdı,
ödev yapmadan giderdim,
yalan söyler,
dayak yerdim.
Nereden hatırladım...

Not: Fotoğraf ödünç, orijinalini kullanacağım sonra

64/ Boysan Çelebi

Ne güzel içerdi
Evliya Çelebi Baba.
Muhabbetine
doyum olmazdı,
latifti;
şimdi yaşasaydı
Aydın Boysan'ı
pek severdi...

31 Ekim 2011 Pazartesi

63/ Hatunlar ve Çelebi Baba

Sonra Çelebi Babaya dedim ki; Oyalanmasak Todori'nin meyhanesinde, Bursa'ya kervan gider, iki kişilik yer ayırttım, kervanda hatunlar da var. Zaten benim de bu akşam içesim yok, ne duruyoruz, dedi ve kendimizi Bursa yolunda bulduk. Yanımıza mesir macunu alsaydık dedi Çelebi, güldü.
Boşa düştük amk, hatunlar meğer İsfahan Kervanı ile 5 saat evvel düşmüşler yola. İsfahan da güzeldir, koştursak yetişir miyiz dedi, kederliydi.
çok sinirlendi bizim Çelebi, hay külahına tüküreyim ben Todori'nin yerine dönüyorum, dedi, atını çevirdi. Sövüyordu... Çelebi'm yolda bakarız kısmetimize, sinirlenme, keşke yemeseydin o kadar macun diye seslendim. Bana da sövdü. Yaşlandıkça ağzı bozuluyordu.
Bu kısmetle bize hancının hatunu değil kendisi musallat olur bre, diye gürledi, dönenin amk. İndik meyhaneye, sabaha kadar içti. Sızdı...
Çelebi'yi evine bırakayım lakin bir kavanoz macunu da indirmişti gövdeye, sarhoş ama bu haliyle de tehlike arz ediyor, dedim kendi kendime. Korkmadım değil, zıldım meyhanenin arka kapısından soluğu Hürmüz'ün konağında aldım. Ne geceydi ama...
Sabah Çelebi baba, Hürmüz'ün analığı ile ballı kaymaklı kahvaltıdaydı. Pişti olmuştum. Güldü, bensiz iş çevirmek ha, dedi... Mahcup oldum. Otur yiğidim dedi, gücünü topla, gidecek yolumuz var. Beni affet Çelebi Baba dedim, uğrayacak yerler var, senle buluşuruz bir yerde... Sigarasını yakarken baktı, habersiz koma dedi. Eyvallah Çelebim dedim. Ben çıkarken Hürmüz kapıda ağlıyordu...