28 Ekim 2011 Cuma

Şanslı Masa

(Ya da, Her Göt Mindere Kendi Şeklini Verir)

Operatör: Şimdi bak güzelim, 5 aşamadan oluşacak bu, hem eğlenecek hem para kazanacaksın. Kabul ediyor musun diyeceklerimizi yapmayı.
1. Adam: Kabul etmezsem ne olur ki?
Operatör: O zaman oradaki diğer masalara gideriz. Merak etme kabul eden çıkar. Ama sen sanki daha müsaitsin bu iş için be güzelim.
1. Adam: Tamam, ama ben ne yapacağım?
Operatör: Biz sana direktifleri vereceğiz, bir kulaklık monte edeceğiz şurana?
1. Adam: Nereme?
Operatör: Kulağına, nerene olacak?
1. Adam: İyiymiş, ben de korktuydum. Ee?
Operatör: Ya işte Rıza’yı bir şeylere ikna edeceksin?
1. Adam: Neye ikna edeceğim ki? Ters bir şey olmasın. Asabi adamdır, ne yapacağı belli olmaz.
Operatör: Sen merak etme, biz seni kollarız; yan masalarda, çevrende bizim adamlarımız olacak. Hem sen de ekiptensin artık! Ya! Hoşuna gitti değil mi güldün? Bak şimdi doğal ol rahat ol, biz sana bir şeyler diyeceğiz sen onları uygulayacaksın.
1. Adam: Ne uygulayacağım?
Operatör: Masaya bir geç bakim, önce seni bir yerleştirelim oraya, ötesi kolay.
1. Adam: Benim kazancım ne olacak?
Operatör: Para kazanacaksın, hem de orada oturacaksın bedavadan?
1. Adam: İyi, Allah’ın izniyle yaparız bir şeyler. Peki, ne kadar para?
Operatör: Aşama aşama bu! Her kademede bir miktar para alacaksın?
1. Adam: Peki, tek başıma mı alacağım onu yoksa Rıza ile paylaşacağım mı?
Operatör: Sen bilirsin. Eğer sonunda her şeyi anlatacak, itiraf edeceksen ona, paylaşman gerekebilir, değilse paranın hepsi senin… Güldün gene, hoşuna gitti.
1. Adam: Evet! O zaman Rıza’nın her şeyi bilmesine gerek yok, değil mi? Ben sonra ona bir kebap ısmarlarım. Ha, olur değil mi?
Operatör: Olur canım, sen nasıl istersen.
1. Adam: Yanına bir de şalgam… Hem ben ne diyeceğim ona, aklımda tutamam ki her şeyi. O camdan yazı şeysi var ya, ondan da koysak yanıma bir yere.
Operatör: Onu da biliyorsun… Bakarız, gerekirse oraya bir tertibat kurarız, ama sen merak etme dediğim gibi biz sana dikte edeceğiz her şeyi.
1. Adam: Ne edeceksiniz?
Operatör: Boş ver, kulağın bizde olsun yeter.
1. Adam: Okey!
Operatör: Bak kaptın bile mevzuyu. Hadi sen masaya git, fazla kuşkulanmasın adamımız. Başlıyoruz.
1. Adam: Hadi bismillah!
Operatör: Aferin, bak böyle giriş de iyi oluyor. Tuttuk seni adamım… Gene güldün, pek hoşuna gitti.
1. Adam: Ne bileyim, kimse böyle ilgilenmemişti benimle.
Operatör: Tamam, hadi şimdi geç yerine sen.

Bir Gariplik Var Ama…
Rıza: Nerede kaldın, oğlum sıkıldım burada, az kalsın gidecektim.
1. Adam: Niye ki Rıza’m?
Rıza: (Çevresine bakınır) Nerden çık bu Rıza’m filan?
1. Adam: Yak yav, öylesine işte. İçerde işerken eski bir arkadaşla karşılaştım. Sohbet ettik biraz.
Rıza: Elini yıkadın mı bari
1. Adam: Ha, ney? Tabi canım yıkamam mı? İlahi Rıza!
Rıza: Sende bir gariplik var ya, neyse.
Operatör Ses: Duyuyor musun bizi, duyuyorsan, en kalbi duygularımla, de.

1. Adam: Evet, en kalbi duygularımla...
Rıza: Ne şimdi bu?
1. Adam: Bu masanın yüzüncü müşterisi bizmişiz, çaylar da şirkettenmiş, ben de teşekkür ettim onlara en kalbi duygularımla.
Rıza: (Rıza etrafına bakar) Kime?
1. Adam: İçeride, garson söyledi. Onlara…
Rıza: E iyi o zaman.
Operatör Ses: Şimdi “yasak, İstanbul, okul” kelimelerini cümlelerde kullan bakim.

Dikte Etmek
1. Adam: Bak benim Rıza’m.  
Rıza: Abi ne iştir şimdi şu Rıza’m hitap şekli, kıllanıyorum ama.
1. Adam: Kanım kaynadı birden, inan olsun başka bir hesabım yok. Zaten içki de “yasak”lansın yani.
Rıza: İçki mi söyledik? Bak, oralara gittin geldin sana bir haller oldu. Ne diyorsun anlamıyorum.
1. Adam: Tüm “okul”lar imam hatip olsun diyorum, bunu anlamayacak ne var kuzum.
Rıza: Olsun bana ne!
Operatör Ses: Ha şöyle!

1. Adam: Ha şöyle.
Operatör Ses: Sana demedim onu, birden içimden geldi.

1. Adam: Benim de.
Rıza: Ne benim de.
1. Adam: Sana demedim.
Rıza: Yan masa ile mi ilgileniyoruz şimdi? Ayıp oluyor şurada otururken kendine başka uğraşlar araman, uymaz ama Kasımpaşa raconuna.
1. Adam: Bildiğin gibi değil, yanlış anladın, yakın zamanda “Kasımpaşa’yı da Medine yapalım.”
Operatör Ses: Efendim?

Rıza: Efendim?
1. Adam: Sen de mi duyuyorsun yoksa?
Rıza: Neyi?
1. Adam: Direktifleri?
Operatör Ses: Karıştırma işleri şimdi, bilmesine gerek yok, bilmesine gerek yok!

1. Adam: Karıştırmayalım. İstanbul’u diyecektim, Medine yapalım.
Rıza: Ne yaparsan yap yahu, ama beni sakın karıştırma. Hani gelmedi bizim şu bedava çaylar.
1. Adam: Gelir gelir. Bakar mısın yiğidim, bizim çaylar ne oldu?
Operatör Ses: İyi gidiyorsun, ilk turu geçtin, paralar cepte. Devam etmek istiyorsan burnunu kaşı.

1. Adam: (Kaşır burnunu…)
Operatör Ses: Kaşıman yeterliydi, karıştırmana gerek yok… Şimdi sandalyeye çık ve başkanlık sistemini neden tartışmıyoruz,” de. Oralarda bizim arkadaşlarımız olacak seni alkışlayacaklar. Bu arada Rıza’dan da bir makas al.

Yolu İnceltirken
Rıza: Ne yapıyorsun abi, niye çıktın o sandalyeye? Utandırıyorsun beni.
1. Adam: Bak güzelim, “şu başkanlık sistemini neden tartışmıyoruz biz.” Ve bakayım bir makas. (Rıza’nın yanağından bir makas alır, etraftakiler alkışlar. Rıza ayağa kalkar, etrafa bakar.)
Rıza: İnsene oradan yahu… Bağırıp durma hem. Rezil ettin beni âleme, bir daha senle yola çıkarsam…
1. Adam: Çıkarsın çıkarsın… Hem başkanlık sitemini tartışmadan olmaz.
Rıza: Tamam, in oradan neyi istiyorsan onu tartışırız. Hem bunlar niye alkışladı, benden makas aldın diye mi? Bir şey çevirmiyorsun değil mi arkamdan? Bak fena bozuşuruz.
1. Adam: Yok canım, hem niye bozuşacağız ki?
Operatör Ses: Bu turu da geçtin. Şimdi, şöyle diyeceksin yan masaya doğru, bir şey olur mu diye çekinme orada adamlarımız var zaten;
“Ama artık burada da sabrın son anlarına geldik ve bunun için de bu süreç içinde birazdan ilgili bir arkadaşı oraya gönderiyorum. Kendileriyle orada gerekli olan görüşmeleri yapacaklar. Bundan sonraki süreç verilecek cevaba ve uygulamaya göre şekillenecektir.
Çünkü biz şu yan masa konusunu bir dış mesele olarak, bir dış sorun olarak görmüyoruz. O masanın meselesi bizim masanın meselesidir. Çünkü bizim söz konusu masayla yaklaşık bir metrelik sınırımız var, lezzet, menü, sipariş bağlarımız var. Dolayısıyla burada olanlar, bitenler bizim asla seyirci kalmamıza fırsat vermez. Tam aksine oradaki sesleri duymak zorundayız, duyuyoruz ve tabii ki gereğini de yapmak durumundayız.”
Anladın mı? Duydun mu bizi?

Mevzuya Girerken
1. Adam: (Mırıldanır gibi) Usta ben bunları birden nasıl söylerim, tek satırı bile kalmadı aklımda.
Operatör Ses: Tamam o zaman, hiç merak etme, paniğe gerek yok. Rıza’nın arkasında bir akvaryum var, oradan yazı olarak geçecek.

1. Adam: (Mırıldanır gibi) Büyük geçsin bari gözlüğüm yanımda değil.
Rıza: (Şaşkın bakınır, ne olduğunu anlamaya çalışırken garson bir dilim yaş pasta getirir, Rıza onu yemeye başlar. 1.Adam işaretlerle, bana da bir tane der, gülümser…)
Operatör Ses: Hallederiz.

1. Adam: O akvaryumdakiler Japon balığı mı?
Operatör Ses: Ne yapıyorsun, dönüp bakmasın oraya Rıza. Hem konumuz o balıklar değil, dikkatini yazıya ver.

Rıza: Ne?
1. Adam: Yavaş geçsin. Yok sana demedim Rıza kardeşim. Orada bir arkadaşı gördüm de ona seslendim. “Ama burada da sabrın sonuna geldim yani ben şahsen.”
Rıza: Efendim, bir şey mi oldu?
1. Adam: Bir şey yok, sorularla oyalama beni, yazı geçiyor.
Rıza: Ne yazısı?
1. Adam: Yaz, geçiyor dedim. Havalar da çok sıcak, “mesajlarımız artık kendilerine kararlı bir şekilde iletilecektir. Çünkü bundan sonraki şey, okuyamadım, evet ona göre şekillenecektir.”
Rıza: Abi, su vereyim mi sana? Bize bir su, açık olsun, öbürü çok pahalıdır.
1. Adam: Olur mu Rıza’m, bu hesaplar bizden istediğini ye iç. Yiğidim bize kapalı bir su. Bu arada gitti yazı. Ne diyecektim ben. Hah, “o masanın meselesi bizim masanın meselesidir. Sınır birliğimiz vardır.” Ne kadardı? (Kalkar, adımlarla ölçer.) Bir metre kadar...
Rıza: Ne yapıyoruz abi Allah aşkına. Yan masadan bir sataşma mı var, kalkıp halledeyim, gidip dağıtayım orayı.
Operatör Ses: Güzel, güzel! İstediğimiz buydu, Rıza da kıvamına geldi, bravo.

1. Adam: Zamanı değil Rıza’m. Aha döndü yazı oyalama beni aldım gazımı gidiyorum; “olanlar, bitenler bize fırsat vermez.”
Operatör Ses: Hayır, “seyirci kalmamıza fırsat vermez.”

1. Adam: Bu da iyi olmuştu ama, neyse. Evet, neydi; “sesleri duymak zorundayız, duyuyoruz ve tabii ki gereğini de yapmak durumundayız.” (Mırıldanır gibi) Nasıl oldu mu, sesleri de duydum bak!
Operatör Ses: Çok güzel gidiyorsun yiğidim. Şimdi son aşamaya geldik, büyük ödül yakındır.

Her Göt Mindere Kendi Şeklini Verir
1. Adam: Deme yav! Yani başlamıştık, ne güzel de gidiyorduk. Kalsaydım…
Operatör Ses: Merak etme, devamı var, bizdesin, için rahat olsun. Şimdi “her göt mindere kendi şeklini verir diyeceksin.
1. Adam: Abi pardon.
Rıza: Ne oldu gene?
1. Adam: Sana demedim.
Operatör Ses: Açık ediyorsun ama güzelim, verme böyle ani tepkiler, duydun ne diyeceğini.

1. Adam: Evet, Rıza’cığım, şunu bil ki “her göt mindere kendi şeklini verir.”
Rıza: Ben gittim be abi. (Kalkacak gibi olur)
Operatör Ses: Bırakma onu, son hamle kaldı o çok kolay olacak, geri getir onu.

1. Adam: Nereye ama Rıza’m?
Rıza: Bana Rıza’m deme, korkuttun beni bu akşam. Ben kahveye gidiyorum, biraz okey oynayacağım, orada buluşuruz. Sen de biraz kendine gelirsin belki.
1. Adam: Yapma gözünü seveyim, ben ziyadesiyle kendimdeyim.
Rıza: İyi de ne şimdi o laf?
1. Adam: Ama bak güzelim şu minderine, işte kanıtı…
Rıza: Hakkaten lan.
1. Adam: Hem buradan çıkınca kebap ısmarlarım sana… Güldün, hoşuna gitti.
Rıza: Sonra tel kadayıf da isterim.
1. Adam: Ne ki! Feda olsun, ama önce bir otur.
Rıza: Otururum da o mindere oturasım yok.
1. Adam: Değiştirelim.
Rıza: Gerek yok, aynı şey olacaksa… Hem ne demek o?
1. Adam: Ne bileyim, ben de birinden duydum işte, hoşuma gitti kullandım.
Rıza: Neyse! Erzak da isterim.
1. Adam: Bunların aramızda lafı mı olur, Rıza’m benim. Bak güldün, hoşuna gitti. Alıştın işte be güzelim.

Eldeki Kuş
Operatör Ses: Şimdi “eldeki bir kuş teldeki iki kuştan iyidir” diyeceksin.
1. Adam: Ya işte öyle Rıza kardeşim, “eldeki bir kuş teldeki iki kuştan yeğdir.”
Rıza: Sen ne diyorsan o!
Operatör Ses: İşte minder o götün şeklini almıştır, aferin sana. Şöyle bağlayalım; “benden olmayan, bana benzemeyen bedel ödeyecektir. Ben kralına ödetirim o bedeli, alayına veririm ayarı. Ya benimlesin ya hiçbir şeysin!”
1. Adam: Dedim say!
Operatör Ses: Tamamdır, Allah’tan bir mani çıkmazsa, sen civardaki tüm masalarla bizzat ilgileneceksin yiğidim.
1. Adam: Eldeki kuşu yolar teldeki kuşa dalarım evelallah!
Operatör Ses: Budur!
1. Adam: Sözün bittiği yerdeyiz!
Operatör Ses: Sensin Usta!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder